6 Ekim 2012 Cumartesi

Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş, Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş


Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Bürhân  sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.

Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Delil sorardım aslıma aslım bana delilmiş.

Dert zahiren sıkıntı ve zorluk demektir. Her işi bir hikmet üzerine olan hakkın işlerini bizler şer olarak adlandırmak ile kendi gafletimizi ortaya koymaktayız. Sonsuz hayır sahibi olan Allah (c.c) kullarına zulüm edici değildir.Bizler kendi nakıslıklarımızla sıkıntıları dert olarak adlandırıp bir üzüntü ve ümitsizlik içerisine düşeriz.
Halbuki hakkın bütün tecellileri kullarını kemalata çekmek içindir. Bizler kıt olan anlayışımızla bunu anlayamamaktayız.Ancak arif olanlar bir efendiye bende olan kişiler eğer tam olarak teslim olurlarsa her tecellide hakkı seyir edip hiç bir şeyden mahzun olmazlar.




Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.
Sağ u solum gözler idim dost yüzünü görsem deyü,
Ben taşrada arar idim ol cân içinde cân imiş.
Öyle sanırdım ayriyem dost gayrıdır ben gayriyem,
Benden görüp işiteni bildim ki ol cânân imiş.
Savm u sâlât u hac ile sanma biter zâhid işin,
İnsânı Kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş
Kande gelir yolun senin ya kande varır menzilin,
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.
Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakk’alyakîn,
Mürşidi olmayanların bildikleri gümân imiş.
Her mürşide dil verme kim yolun sarpa uğratır,
Mürşidi Kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş
Anla hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur,
Âlem kamû bir yüz dürür gören anı hayrân imiş.
İşit Niyâzî’nin sözün bir nesne örtmez Hakk yüzün,
Hakk’dan ayân bir nesne yok gözsüzlere pinhân imiş

Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Bürhân  sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.

Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Delil sorardım aslıma aslım bana delilmiş.

Dert zahiren sıkıntı ve zorluk demektir. Her işi bir hikmet üzerine olan hakkın işlerini bizler şer olarak adlandırmak ile kendi gafletimizi ortaya koymaktayız. Sonsuz hayır sahibi olan Allah (c.c) kullarına zulüm edici değildir.Bizler kendi nakıslıklarımızla sıkıntıları dert olarak adlandırıp bir üzüntü ve ümitsizlik içerisine düşeriz.
Halbuki hakkın bütün tecellileri kullarını kemalata çekmek içindir. Bizler kıt olan anlayışımızla bunu anlayamamaktayız.Ancak arif olanlar bir efendiye bende olan kişiler eğer tam olarak teslim olurlarsa her tecellide hakkı seyir edip hiç bir şeyden mahzun olmazlar.

Elâ inne Evliya Allahi Lâ havfün aleyhim velâhüm yahzenun” Yunus 62

“Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.”

Bu ayeti kerimede de görüldüğü gibi onlar her hali ile hakkı tanırlar. Bu yüzden hiçbir şeyi dert olarak adlandırmazlar.

Batını olarak dert ise Allah (c.c) derdidir. Onun veçhini görmek için aşık dert çeker. Ve derman yine kendisindedir. Çünkü insan bu dünya ya gönderilirken sır ile gelmektedir. O sır hakkın zatıdır.
Kendi iç dünyasına nazar edip orada hakkı gören kullar dertlerine derman bulmuş olurlar.

Sağ u solum gözler idim dost yüzünü görsem deyü,
Ben taşrada arar idim ol cân içinde cân imiş.

Sağ ve solumu gözler idim dost yüzünü görmek için,
Ben dışarıda arar idim ol cân içinde cân imiş.


Kullar kendi akılları ile kafa gözleri ile hakkı göreceklerini zannederler. Bu sebeple sağa ve sola, yukarı bakmaktadırlar. Ancak bu boşa bir çabadan başka bir şey değildir. Hak insanın içerisinde kalp aynasından yansıması ile görünür. Ve şunuda unutmamak lazımdır ki Hakkı ancak Hak görür.

Öyle sanırdım ayriyem dost gayrıdır ben gayriyem,
Benden görüp işiteni bildim ki ol cânân imiş.

Öyle sanırdım ayriyem dost başkadır ben başkayım,
Benden görüp işiteni bildim ki ol cânân imiş.

Tevhit ehli olmayan kullar daima ikiliktedir. Yani kendisi var, annesi, babası var birde Allah (c.c) var diye zanda bulunur. Hal bu ki hepsinin özü tek olan Allah (c.c) tır. Bunu ancak tevhit zevki ile müşahede eden kullar bilir. Çünkü onlar bu alemde ne yöne baksalar her yerde O’nu görürler. İkilik gafletin göstergesidir. Bunu da ancak bir hakikat efendisine bende olarak aşabiliriz. Kul kendi fiillerinde, sıfatlarında ve mevcudatında fena bulursa bunların hepsinin sahibinin hak olduğunu görür. Görmekle de kalmayıp göreninde o olduğunu yine onun şuhudu ile bilir.









Savm u sâlât u hac ile sanma biter zâhid işin,
İnsânı Kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş

Oruç, namaz ve hac ile sanma biter zâhid işin,
İnsânı Kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş

Oruç, namaz ve hac gibi ibadetlerin küçümsenmesi yoktur bu dizelerde. Bazı kişiler hemen bu amellerin boş olduğunu zannedip bu ibadetleri terk eder. Ancak burada hakka vasıl olmak için bu ibadetlerin yeterli olmayacağını, bununla beraber tevhit irfaniyetinin olmasınında lüzumu vurgulanmaktadır. Çünkü tevhit irfaniyeti ile kul ikilikten kurtulmadığı sürece yaptığı ibadetler tam manası ile kemal bulmaz. Çünkü kamil bir insan olmak için önce şirkten geçip tekliğe ulaşmak gerektir.

Kande gelir yolun senin ya kande varır menzilin,
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.

Nereden gelir yolun senin ya nereye varır menzilin,
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.

Kul bu dünaya nereden ve neden geldiğini bilmez ise kendisine yüklenen ilahi sırrın farkında olmadan geldiği yere geri döner. Bizler sadece hislerden müteşekkil varlıklar değiliz. Yani sadece yemek içmek ve üremek için bu dünya ya gönderilmedik. Çünkü bu özelliklerin hepsi hayvanlarda da vardır. Bizi onlardan ayıran yegane şey ilahi sırdır.
O da herkeste buluanan hakkın zatıdır. Bu ilahi bilinci bulmadan ve bilmeden geri gidenler hayvan hükmündedir.

Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakk’alyakîn,
Mürşidi olmayanların bildikleri gümân imiş.

Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakk’alyakîn,
Mürşidi olmayanların bildikleri şüpheli imiş.

Kişinin Hakkı bütün tecellileri ile tanıması için bir hakikat efendisine bende olması şarttır. Çünkü bir efendiye varılmaz ise kul nakıs olarak geri döner. Hakikat efendisine varmayan kişiler daim olarak gizli şirkte ve suret ibadetindedir. Çünkü ibadetin özüne vakıf değildirler. Ortada bir benlik olduğu sürece de bu böyle devam edecektir. Kişi ancak bir hakikat efendisinin eğitimi ile kendisinin de hakikatinin haktan başka bir şey olmadığını anlar.

Her mürşide dil verme kim yolun sarpa uğratır,
Mürşidi Kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş

Her mürşide gönül verme kim yolun sarpa uğratır,
Mürşidi Kâmil olanın gâyet yolu kolay imiş

Her ben efendiyim diyen kişiye gönül verme dolanıp durur ve zaman kaybedersin. Çünkü tarikatta olan ve kendilerini hakikat ehli olarak tanıtan kişiler etrafına öğrenci toplar.


 Daha sonra nefis mertebelerinde öğrencilerini senelerce oyalar ve öğrenciye günlük tespihatlar vererek onları oyalar ve kendisine isabet eden iyilikleri efendisinden bilmesini ister ve bir kötülük dokunduğunda ise onu derslerini eksik yaptığında öğrenciye yükler. Böylece kendisi de öğrencileri ile birlikte nakıs olarak hakka geri dönerler. Hak efendisi bir öğrenciye üç şeyi sevdirir. Öncelikle Allah (c.c)’ı sevdirir. Sonra Resul’ü sevdirir ve sonra bütün tecellileri ile bu hayatı sevdirir. Kendilerini rabıta ettirmezler. Ve öğrencilerini efendiye hediye alma yarışına sokmaz. Hiçbir öğrencisini diğerine tercih ettiğini açıklamaz. İşte böyle bir efendiye bende olanlar hakkı bulurlar. Yolları gayet düz olur ve maksatlarına çabuk ulaşırlar.

Anla hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur,
Âlem kamû bir yüz dürür gören anı hayrân imiş.

Anla hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur,
Âlem hepsi bir yüz dürür gören anı hayrân imiş. 

 Anla ki efendinin sözleri birlikten başka bir şey değildir. O daim olarak hakkı anlatır. Ve bu alemde görünenin haktan başka bir şey olmadığını telkin eder. Kim O’nu bütün yüzlerden izler ise bu hakikate hayran olur.

İşit Niyâzî’nin sözün bir nesne örtmez Hakk yüzün,
Hakk’dan ayân bir nesne yok gözsüzlere pinhân imiş

İşit Niyâzî’nin sözün bir nesne örtmez Hakk yüzün,
Hakk’dan ayân bir nesne yok gözsüzlere gizli imiş

Hakikat efendisinin sözünü işit ki hak bütün cihanda ayandır.
 Ondan başka bir nesne yoktur. Bunu ancak tevhit irfaniyeti ile görebilirsin. Çünkü avam Allah (c.c) görülmez der. Fakat hakikat ehline her an ayandır. 

42 yorum:

  1. Çok makbule geçti. Eyvallah.

    YanıtlaSil
  2. Bu eseri hem yayını acıklamasından sizlere teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  3. Teşekkürler, şahsî arşivime katıyorum bu yazıyı. Allah razı olsun.

    YanıtlaSil
  4. Bayram Ali Hoca bi anlatıyor bu dizeleri, ağlarsın.Hakkıyla anlamayı Mevlam ümmeti Muhammede içinde de bizlere nasip etsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlız bir yeri anlamadm

      Sil
    2. Beytin şehrinde mursid kendine rabita ettirmez.tasavvuf da murside rabita var bunu anlamadm çünkü bayram hoca da rabita yapan biri idi.

      Sil
    3. Murside rabita vardir.ama kamil bir mursid gerektir diyor her murside rabita yapilmaz kimisi yolun sarpa ugratir diyor

      Sil
    4. Murside rabita vardir.ama kamil bir mursid gerektir diyor her murside rabita yapilmaz kimisi yolun sarpa ugratir diyor

      Sil
    5. Rabıta her her tasavvuf ekolü için gerekli olmayabilir ama nakşibendilikte rabıtasız seyrü sûluk olmaz, olamaz! Başka yollarda bu nümkün olabilir...

      Sil
  5. ALLAHIM ALLAHIM HAKKI GÖREN GÖZLER NASİP EYLE AMİN

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görüyorsun da farkında değilsin ey Hakk

      Sil
  6. Kıymetli Can;

    Selam, tebrik, teşekkür ve içten dularla...

    Tüm okuyan Kardeşlerimi duaya katıyorum.

    Abdullah Kaya Amasyalı(Google bknz)
    Şair, Mutasavvıf

    YanıtlaSil
  7. Yanıtlar
    1. gel eyy kardaş HAKK ı bulayım dersen bir KAMİL MÜRŞİT e varmayıca olmazz..............

      Sil
    2. gel eyy kardaş HAKK ı bulayım dersen bir KAMİL MÜRŞİT e varmayıca olmazz..............

      Sil
  8. Çok güzel bir çalışma olmuş. Gönlünüze afiyet.
    Allah razı olsun.

    YanıtlaSil
  9. Niyazi Mısri Hazretlerinin (Derman arardım derdime) ne zaman okusam kalbim bi hoş olur derinlere dalarım, Ruhuma huzur gelir. Açıklamasını yapan abimizde çok güzel açıklamış, anladığı kadarıyla. Niyazi mısri hazretlerinin yazdıklarını anlamak herkesin maneviyattaki derecesine göre değişir. maneviyattan nasibi olmayanlar sadece anladıklarını sanırlar Bu allahu tealanın öyle bir ihsanıdırki dilediği kuluna nasip eder.Bizlerin gözleri manevi aleme kör. gönül gözümüzle göremedikten sonra, bu yazılanların gerçek manalarını anlamamız imkansız.Büyükler kitaplarında böyle yazmış.

    YanıtlaSil
  10. 1- (Hal bu ki hepsinin özü tek olan Allah (c.c) tır) diye bir cümle var. Çok yanlış bir Mâna verilmiş. Halbuki yaratılmışların özü ademdir yani yokluk.
    2- yukarda arkadaşında dediği gibi rabıta olayı..

    3- (Ondan başka bir nesne yoktur. Bunu ancak tevhit irfaniyeti ile görebilirsin. Çünkü avam Allah (c.c) görülmez der. Fakat hakikat ehline her an ayandır) Allah nesne olamaz. delilim ; ve lem yekullehu kufuven ehad. Ayetidir. Yani Onun dengi ve benzeri hiçbirşey yoktur. Sonra, evet Allah dünyada görülmez velev ki avam olmayan biri olsun. Ancak Onun yarattıkları dersin ama O asla değil. Delilim ise ikinci yılın Müceddidi İmamı Rabbani kuddise sirruhudur. O mektubatı şerif eserinde şöyle buyuruyor :
    O Yüce Zat, bütün isimlerin, sıfatların, ötesindedir.

    Şuunların ve itibarların dahi ötesindedir.

    Butunun ve zuhuratın dahi ötesindedir.

    Büruzun ve kûmunun dahi ötesindedir.

    Tecelliyatın ve zuhuratın dahi ötesindedir.

    Müşahedelerin ve mükâşefelerin dahi ötesindedir.

    Her mahsusun ve makulün dahi ötesindedir.

    Vehme gelenin ve hayâl edilenin dahi ötesindedir.

    Ve., o Sübhan zat: ötelerin ötesinde., ötelerin ötesinde., sonra yine ötelerin de ötesindedir..

    Arkadaşlar Niyazi Mısri hazretleri Allah dostudur. Ama buralara yani bu satırlara Mâna veren kimdir? Bu kadarda yanlış Mâna verirsen hem kendin hemde bu şekilde inananlar dinden çıkar kâfir olur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1- (Habîbim!) De ki: “O (bana vasıflarını sorduğunuz Rabbim), Allâh’tır; (O, hiçbir yönden ikincisi olma ihtimali bulunmayan ve hiçbir vasfında hiçbir varlıkla ortaklığı olmayan bir) Ehad'dir. (Dolayısıyla çokluk, parçalara ihtiyaç, maddî olan-olmayan tüm cevherlerden ve unsurlardan birleşme gibi ikilik belirtisi olan şeyler O’nun Zât-ı İlâhîsi hakkında asla söz konusu olamaz. Bu itibarla O’nun, ne Zât’ı, ne sıfatları, ne de fiilleri hususunda başkalarıyla herhangi bir ortak noktası bulunduğu düşünülemez.)

      2- Ancak Allâh (, her şey Kendisine muhtaç olan, Kendisi ise hiç bir şeye ihtiyaç duymayan bir) Samed’dir! (Bu yüzden yemekten, içmekten ve sonradan yaratılma belirtisi olan noksanlık getirecek her türlü ihtiyaçtan son derece uzaktır. Dolayısıyla O, kimsesiz durur ama kimse O’nsuz duramaz!)

      3- O doğurmamıştır (, zira hemcinsi yoktur ki, onunla birleşme neticesi bir doğum söz konusu olabilsin, zaten yardımcıya da, yerine kalacak birine de ihtiyacı yoktur) ve doğrulmamıştır (, nitekim her doğan sonradandır ve cisimdir. O ise varlığının başlangıcı olmayan bir Kadîm’dir dolayısıyla varlığı öncesinde hiçbir yokluğun geçmiş olması söz konusu değildir)!

      4- Hiçbir kimse O’na (hiçbir yönden benzer, eş, eşit ve) denk de olmamıştır!

      Sil
    2. Adem yokluk degil varlik demektir.benligini yok edersen buyuk varlik dogar.goren gozu duyan kulagi hadisi kudsisine mazhar olur hakikate gecmis olur.tarikatsiz olmaz tarikat seni senden alir sana seni sensiz verir.Allah gorunur mirati Mustafadan.ruyetullah denir.mirati mustafa peygamber efendemizin fiiliyle fiillenmis velisi mursidi kamilin yasantisini fiilini kendinde yasanti olmasiyla olur.rabitadir bu aslinda.evliyanin rengine boyanmaktir.

      Sil
    3. Adem e tum mahlukatin secde etmesi emredildi.yokluga secde olmasa gerek.hz adem peygamber degildi.oyle olsa yeri gogu senin hurmetine halk ettim.dedigi en sevdigi en buyuk insan peygamber efendimiz olurdu.bakarada secde emredilen Adem Allahin demidir.zahir ilimle gorulmez seytan goremedi alimdi.gonul ile kalbin sag raftaki hakikati ile...

      Sil
    4. ya hu gardaşlarım! ben Niyazi Mısri hazretlerini tenkit etmiyorum. yazmış olduğu şu beyitlere birşey demiyorum, kendisini Allah dostu kabul ediyorum,..
      ancak bu beyitlere mana veren kişiyi eleştiriyorum...
      dikkat çekmek istediğim beyitlerin MANALARINA bakın! beyitte sorun yok ama manası tam bir zındıklıktır. böyle mana vermek o büyük Allah dostuna iftiradır...

      Sil
    5. Allah'ın zatı ile Allah aynı şey değildir.Zati bilinmez.Allah ise hakikat ehline ayandir

      Sil
  11. 1- (Habîbim!) De ki: “O (bana vasıflarını sorduğunuz Rabbim), Allâh’tır; (O, hiçbir yönden ikincisi olma ihtimali bulunmayan ve hiçbir vasfında hiçbir varlıkla ortaklığı olmayan bir) Ehad'dir. (Dolayısıyla çokluk, parçalara ihtiyaç, maddî olan-olmayan tüm cevherlerden ve unsurlardan birleşme gibi ikilik belirtisi olan şeyler O’nun Zât-ı İlâhîsi hakkında asla söz konusu olamaz. Bu itibarla O’nun, ne Zât’ı, ne sıfatları, ne de fiilleri hususunda başkalarıyla herhangi bir ortak noktası bulunduğu düşünülemez.)

    2- Ancak Allâh (, her şey Kendisine muhtaç olan, Kendisi ise hiç bir şeye ihtiyaç duymayan bir) Samed’dir! (Bu yüzden yemekten, içmekten ve sonradan yaratılma belirtisi olan noksanlık getirecek her türlü ihtiyaçtan son derece uzaktır. Dolayısıyla O, kimsesiz durur ama kimse O’nsuz duramaz!)

    3- O doğurmamıştır (, zira hemcinsi yoktur ki, onunla birleşme neticesi bir doğum söz konusu olabilsin, zaten yardımcıya da, yerine kalacak birine de ihtiyacı yoktur) ve doğrulmamıştır (, nitekim her doğan sonradandır ve cisimdir. O ise varlığının başlangıcı olmayan bir Kadîm’dir dolayısıyla varlığı öncesinde hiçbir yokluğun geçmiş olması söz konusu değildir)!

    4- Hiçbir kimse O’na (hiçbir yönden benzer, eş, eşit ve) denk de olmamıştır!

    YanıtlaSil
  12. Görülen, işitilen ve bilinen şeylerin hepsi gayrıdır (Allah’tan başkadır)!!! Behâeddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretleri (Kuddise Sirruhu)

    YanıtlaSil
  13. Kıyas ve ictihat , şeriatın dört temelinden biridir. Buna uymakla emr olunduk, evliyanın keşif ve ilhamına değil. Tasvvufçuların bir çoğu keşif ve ilhamla anlaşılan bilgileri inandırmak için insanları zorluyorlar. Keşke inkâr etmemelerini tavsiye etselerdi. Bu bilgilere inanmak zaruri değil , fakat inkar etmektende sakınmalıdır. Ne kadar şaşılır ki, kendilerinin tasavvufçu olduğunu söyleyen bazı kimseler, ” Allah’ı bu dünyada görüyoruz .” demektedirler. Gördükleri bazı nurları, hiç bir şeye benzemeyen Allahu Teala’ya benzetiyorlar. “Tasavvuf yolunun sonu, bu nuru görmekle biter diyorlar.” Allahu Teala bu zalimlerin dedikleri şeyden münezzehtir... İkinci bin yılın Müceddidi İmamı Rabbani Ahmed el Faruki KaddesAllahü sirrihu

    YanıtlaSil
  14. Görünen şeyler Allah(c.c) dır demez tevhid ehli,tasavvuf ehli.Hakk tır der.La mevcude illa hu.

    YanıtlaSil
  15. Mısri hzleri Ene-l Hakk gözüyle görüyor,eleştiriler anlamsızdır, insan mümkin'ül vucuttur, Allah ise Vacib'ül Vucud. Bu manayla görülürse anlam çözülecektir.

    YanıtlaSil
  16. Muhiddin Arabi,Niyazi Mısri,Hallac-ı Mansur gibi arifinlerin anlattığı Vahdet-i Vücut anlayışı ile İmam-ı Rabbani gibi ariflerin anlattığı Vahdet-i Şuhut anlayışını tartışabilmek için o irfana sahip olmak gerekir.Bize düşen "Ehli halin sözünü ne taklit et ne inkar, Resulün sünnetine uymaktır en büyük kar (Ahmet Ulukaya)"
    İslambol FSM arkadaşımızın delilleri elbet başımızın tacıdır. Ancak Vahdet- Vucut fikrini savunanlarında Kur'an-ı Kerim'den delilleri vardır. "Attığın zaman sen atmadın Allah attı (Enfal Suresi 17), Evvel, ahir, zahir, Batın O'dur

    YanıtlaSil
  17. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  18. ya hu gardaşlarım! ben Niyazi Mısri hazretlerini tenkit etmiyorum. yazmış olduğu şu beyitlere birşey demiyorum, kendisini Allah dostu kabul ediyorum,..
    ancak bu beyitlere mana veren kişiyi eleştiriyorum...
    dikkat çekmek istediğim beyitlerin MANALARINA bakın! beyitte sorun yok ama manası tam bir zındıklıktır. böyle mana vermek o büyük Allah dostuna iftiradır...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kardeşim Tarikat ehli marifet ehlini anlamaz.Anlamak için çevizin kabuğunu kırmak gerek.

      Sil
    2. Doğru.seriat ve tarikat ehli hakikat ehlini idrak bile edemez.

      Sil
  19. https://youtu.be/IF_d6xbPx9I

    bu sohbet cok guzel
    ama imanın hakikatına ulaşmadan olmaz
    nefisten tam kurtulmadan da olmaz
    gönül ve ruhun sırrını elde etmeden olmaz
    bizce

    YanıtlaSil
  20. imamı rabbani hz.lerinin
    190. mektubu okunmalı

    https://youtu.be/IF_d6xbPx9I

    burdanda dinleye bilirsiniz

    ibadet ve mücahede yolundan gidilzmezse
    sırlar açılmaz deniyor
    marifetnamede (ibrahim hakkı hz.)

    YanıtlaSil
  21. Tarikat devri bitti Zaman artık Marifetıllah vakti. Yalnız sana ibadet eder yanlız senden yardım dileriz. Fatiha'nın 4. Ayetini sancak Tehviti bayrak yaparak. Pir Veysel KARANE gibi Allah'a Aşkla yolculuk yapacağız. Resulullahın dönemindeki gibi Akılla aşkla Allahı bulacağız.

    YanıtlaSil
  22. Selam Aleyküm. Çok öğrerici olmuş. Teşekkürler..
    Bu yazılan şiir gibi mısraların sahibi kim öğrenebilirmiyiz efendim.

    YanıtlaSil